1 Kasım 2008 Cumartesi

TEMİZ İNTERNETİN SAKINCASI


Aslında herşey sadece “Temiz internet” sloganıyla başlamamıştı.

“Temel Hak ve Özgürlükler”in bu topraklarda devamlı bonzaileştirilmesi., Cumhuriyet kurulma tarihinden daha da eskiye dayanıyordu.

Bu yüzden “Temiz İnternet” sloganı bizlere verilen kalıplamaların, tekelci reklamında kast edilen, eski yerli filmlerdeki mafya babalarının; “Ben yurt içinde eroin sattırmam, Avrupa p.....leri zehirlensin” şereflenmesine atıf yaparak sarfettiği, bir “hoş sansür gizleme” uygulamasıydı.

Temel Hak ve Özgürlüklerimiz en son 12 Eylül Anayasa’sı ile iyiden iyiye tırpanlanmıştı.

Bu topraklarda yaşayan “Matrix” filminden habersiz insanlardan önemlice kısımı, Devleti kutsayan, insanı devletine hizmet eden bir araç gibi gören, 12 Eylül darbe Anayasa’sında kendilerini yargılama kararı dışında bırakan kararların rahatlığıyla, elini kolunu sallayarak gezenlere ses çıkarmadığı yetmezmiş gibi, birde Anayasa’yı seçimle işbaşına gelmiş yönetimllere bile değiştirtmeme kararı alanlara dahi hak veriyorlardı.

Sistem düzenleyicileri tarafından, hakikatlerle pek alakası olmayan sanal düşünceleri seven insanlar, her devire göre farklı isimlendirilebilen yerel payandalı olumlu yakıştırmalarla, ötekiler üzerinde baskı uygulayarak kendilerininde Temel Hak ve Özgürlüklerini yok ettiklerinin farkına bile varamıyorlar, hatta yer yer ötekilere karşı düşman oluyorlardı.

Çünkü, onlara diğerleri gibi olmadıklarını, diğerlerinede onlar gibi olmadıklarını söylüyorlardı. Bu yüzdende hiç bir zaman bu topraklarda yaşayanlar bir araya gelip “özgürlüklerinin tırpanlanma gerçek nedenini” bir türlü göremediler.

Görenlerse korkularından veya sistemden nasiplendikleri için pek ses çıkar(a)mıyorlardı. Ses çıkaranlar ise hemen hainlikle damgalanıp öteki haline, çoğunlukla bölücü haline sokuluveriyordu. Sanki 12 Eylül darbesinde dünya kadar saygıdeğer kişinin “Vatan Haini” damgalaması hiç yaşanmamış gibiydi.

İşte! motosikletli 18 yaşındaki bir gencin, motosikletli bir Polis tarafından vurulması gibi. İşte !2008 yılında dayakla halen adam öldürülmesi...

Diğer taraftan, yetmezmiş gibi Polis ve Asker tarafından istenen yeni yetkiler...

İnsan hayatımı?
Ne zaman değerli olduki?

Hep birlikte ses çıkaramadığımız için oluyor bütün bunlar.

Kimbilir Polis tarafından vurulan çocuk ve dövülerek öldürülen genç için kendi korkak vicdanımızı etnik ve dini kalıplarla bastırmak için neler neler uyduruyoruzdur. Aynı Hırant Dink'in öldürülmesi gibi...

Bir insanın hayatı, yani yaşam hakkı en Temel Hak ve Özgürlüklerden biri değilmi?
Bu yüzden herşey “Temiz internet” sloganıyla başlamadı bu ülkede. Herşey Temel Hak ve Özgürlüklerinin hiçe sayılmasıyla başladı ve devam ediyor.

Gördük işte. Bir sansür meselesini bile ayırışım haline getirdik. Sansür konusuna ilişkin yazılan bloglarda yine “Biz ve onlar” ayırımı yaptık.

Sorarım tüm arkadaşlara! Blogların sansürlenmesiyle ne alakası var kör ve bölücü ayırımcılığın? Sağcı olmanın, solcu olmanın, veya Laik veya Şeriatçı olmanın ne alakası var. Bize pompalanan her ayrımıcı değer böyle değilmi?

Temiz internet sloganıyla başlayan internet sansürüne “Temel Hak ve Özgürlükler” açısından bakmadığımız için başımıza geldi blog yasaklamaları. Etnik ve diğer ayırımcılıklarında temelinde yatan neden hep aynı değilmi?

Bir insanın doğru ve sansürsüz haber alma hakkı olduğu düşüncesi yerleşmiş olsaydı kalıplarımıza, yazılarımızda ve düşüncelerimizde ayırım yapamazdık. Blog siteleri ve diğerleri yasaklanmazdı. Bizim adımıza hiç kimse interneti temizlemeye kalkmazdı.

Kavrayabilseydik Temel Hak ve Özgürlüklerin önemini, ulusalcısı, Kürt'ü, Türk'ü, Evrenselcisi hep birlikte sahiplenebilseydik...

2008 yılında insanlarımız rastgele ve dayakla öldürülmezlerdi. 17 askerimizi de şehit vermezdik.